×
Önerim var
Türkiye Kaynakçası - kaynakca.hacettepe.edu.tr
Ana Sayfa
Kaynakça Nedir?
S.S.S
İletişim
×
Mesajınız başarıyla kaydedilmiştir.
Gönder
Üye Ol
ÜYE GİRİŞİ
Facebook ile giriş
Beni Hatırla
Üye Ol
|
Parolamı Unuttum
Doğrulama e-postası gelmedi
02 Şubat 21:14
Yağız Fatih Nazlıer
The Osler Library Prints Collection
adlı eseri ekledi.
02 Şubat 21:13
Yağız Fatih Nazlıer
Bedlam: The Asylum and Beyond
adlı eseri ekledi.
02 Şubat 21:12
Yağız Fatih Nazlıer
Popular Medicine in America, 1800–1900
adlı eseri ekledi.
02 Şubat 21:10
Yağız Fatih Nazlıer
Therapeutic Proofs and Medical Truths: The Enduring Legacy of Early Modern Drug Trials
adlı eseri ekledi.
02 Şubat 21:09
Yağız Fatih Nazlıer
Playing God: Testing, Modeling, and Imitating Blood Miracles in Eighteenth-Century Europe
adlı eseri ekledi.
02 Şubat 21:07
Yağız Fatih Nazlıer
Testing Drugs and Attesting Cures: Pharmaceutical Monopolies and Military Contracts in Eighteenth-Century France
adlı eseri ekledi.
02 Şubat 21:06
Yağız Fatih Nazlıer
Experimental Clinical Medicine and Drug Action in Mid-Seventeenth-Century Leiden
adlı eseri ekledi.
02 Şubat 21:04
Yağız Fatih Nazlıer
Iatrochemistry and the Evaluation of Mineral Waters in France, 1600–1750
adlı eseri ekledi.
02 Şubat 21:03
Yağız Fatih Nazlıer
On Anecdote and Antidotes: Poison Trials in Sixteenth-Century Europe
adlı eseri ekledi.
02 Şubat 21:02
Yağız Fatih Nazlıer
Pharmacy, Testing, and the Language of Truth in Renaissance Italy
adlı eseri ekledi.
02 Şubat 20:59
Yağız Fatih Nazlıer
The Live Chicken Treatment for Buboes: Trying a Plague Cure in Medieval and Early Modern Europe
adlı eseri ekledi.
02 Şubat 20:58
Yağız Fatih Nazlıer
Determining a Drug's Properties: Medieval Experimental Protocols
adlı eseri ekledi.
02 Şubat 20:56
Yağız Fatih Nazlıer
Testing Drugs and Trying Cures: Experiment and Medicine in Medieval and Early Modern Europe
adlı eseri ekledi.
02 Şubat 20:52
Yağız Fatih Nazlıer
Serdar Kenan GÜL
adlı kişinin bilgilerini düzenledi.
02 Şubat 20:52
Prof. Dr. Serdar Kenan Gül
Serdar Kenan GÜL
adlı kişinin bilgilerini düzenledi.
02 Şubat 20:52
Prof. Dr. Serdar Kenan Gül
Serdar Kenan GÜL
adlı kişinin bilgilerini düzenledi.
02 Şubat 20:52
Prof. Dr. Serdar Kenan Gül
Serdar Kenan GÜL
adlı kişinin bilgilerini düzenledi.
23 Ocak 16:46
Yağız Fatih Nazlıer
The Genealogy of a Gene: Patents, HIV/AIDS, and Race. Transformations: Studies in the History of Science and Technology by Jackson Myles W.
adlı eseri ekledi.
23 Ocak 16:44
Yağız Fatih Nazlıer
Risky Medicine: Our Quest to Cure Fear and Uncertainty by Aronowitz Robert
adlı eseri ekledi.
23 Ocak 16:43
Yağız Fatih Nazlıer
Metrics: What Counts in Global Health by Adams Vincanne
adlı eseri ekledi.
23 Ocak 16:40
Yağız Fatih Nazlıer
Blood Sugar: Racial Pharmacology and Food Justice in Black America by Hatch Anthony Ryan
adlı eseri ekledi.
23 Ocak 16:38
Yağız Fatih Nazlıer
Remaking the American Patient: How Madison Avenue and Modern Medicine Turned Patients into Consumers by Tomes Nancy
adlı eseri ekledi.
23 Ocak 16:36
Yağız Fatih Nazlıer
The Antibiotic Era: Reform, Resistance, and the Pursuit of a Rational Therapeutics by Podolsky Scott H.
adlı eseri ekledi.
23 Ocak 16:35
Yağız Fatih Nazlıer
Immunity: How Elie Metchnikoff Changed the Course of Modern Medicine by Vikhanski Luba
adlı eseri ekledi.
23 Ocak 16:33
Yağız Fatih Nazlıer
Salmonella Infections, Networks of Knowledge, and Public Health in Britain, 1890–1975 by Hardy Anne
adlı eseri ekledi.
23 Ocak 16:32
Yağız Fatih Nazlıer
Nature's Path: A History of Naturopathic Healing in America by Cayleff Susan E.
adlı eseri ekledi.
23 Ocak 16:28
Yağız Fatih Nazlıer
Healthy Boundaries: Property, Law and Public Health in England and Wales, 1815–1872. Rochester Studies in Medical History by Hanley James G.
adlı eseri ekledi.
23 Ocak 16:26
Yağız Fatih Nazlıer
Sexual Forensics in Victorian and Edwardian England: Age, Crime and Consent in the Courts by Bates Victoria
adlı eseri ekledi.
23 Ocak 16:25
Yağız Fatih Nazlıer
The Andean Wonder Drug: Cinchona Bark and Imperial Science in the Spanish Atlantic, 1630–1800 by Crawford Matthew James
adlı eseri ekledi.
23 Ocak 16:22
Yağız Fatih Nazlıer
Charles Bell and the Anatomy of Reform by Berkowitz Carin
adlı eseri ekledi.
Sezai
Sezai
KARAKOÇ
KARAKOÇ
Paylaş
Sezai Karakoç, 22 Ocak 1933 tarihinde Diyarbakır’ın Ergani ilçesinde doğmuştur. Çocukluğu, babasının işi sebebiyle çeşitli yerlerde geçmiş olan Sezai Karakoç, ilkokulu Ergani’de (1944), ortaokulu Maraş’ta (1947), liseyi de Gaziantep Lisesi’nde (1950) okumuştur.
Sezai Karakoç, 22 Ocak 1933 tarihinde Diyarbakır’ın Ergani ilçesinde doğmuştur. Çocukluğu, babasının işi sebebiyle çeşitli yerlerde geçmiş olan Sezai Karakoç, ilkokulu Ergani’de (1944), ortaokulu Maraş’ta (1947), liseyi de Gaziantep Lisesi’nde (1950) okumuştur.
İstatistikler
Yorumlar
Aldığı Atıflar
Eserleri
Özgeçmiş
Sezai Karakoç, 22 Ocak 1933 tarihinde Diyarbakır’ın Ergani ilçesinde doğmuştur. Çocukluğu, babasının işi sebebiyle çeşitli yerlerde geçmiş olan Sezai Karakoç, ilkokulu Ergani’de (1944), ortaokulu Maraş’ta (1947), liseyi de Gaziantep Lisesi’nde (1950) okumuştur.
Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin Maliye Şubesi’nden 1955’te mezun olan Sezai Karakoç, Maliye Bakanlığı Hazine Genel Müdürlüğü Dış Tediyeler Muvazenesi kısmında memuriyete başlamıştır. 1956’da Maliye Müfettiş Yardımcılığı görevine atanan Karakoç, 3 Şubat 1956’da gelirler kontrolörü olarak İstanbul’a tayin olmuştur. Bir ara Ankara’ya dönmüşse de, görevine İstanbul’da devam etmiştir. Bu görevi sırasında çıktığı turneler vesilesiyle Anadolu’yu yakından tanıma imkânına sahip olmuş, 21 Haziran 1973 tarihinde bir daha dönmemek üzere memuriyetten ayrılmıştır. 26 Mart 1990’da Diriliş Partisi’ni (DİRİP) kurmuş olan Sezai Karakoç, yedi yıl bu partinin genel başkanlığını yürütmüş, ancak partisi iki kez üst üste seçimlere katılmadığı için yasa gereği 19 Mart 1997’de kapatılmıştır.
Karakoç’un hayatında önemli dönüm noktalarından birisi, Büyük Doğu ile tanışmasıdır. İfadelerine göre bu tanışma henüz ortaokuldayken bir hafta sonu çarşıda gezdiği sırada olmuştur. Büyük Doğu’nun “bir nâr-ı beyzâ” gibi çıkacağını ilan eden afişi gören Karakoç, Büyük Doğu ile bu afiş vesilesiyle tanışmış olduğunu belirtmiştir.
Liseyi bitirdikten sonra kendi imkânları yüksek öğrenim yapmak için yeterli olmayan Karakoç, aslında felsefe veya ilâhiyat okuma arzusuna rağmen Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin bursluluk sınavına girmiş ve kazanmıştır. İlk İstanbul ziyaretinde Necip Fazıl’ı arayan Karakoç, onunla sohbet etme fırsatı bulmuş, bundan sonra da görüşmeleri hep devam etmiştir.
1950 Kasımında Mülkiye Mektebi’ne başlayan Karakoç, Ankara’da bulunan Necip Fazıl’ı sık sık dinlemeye gitmiştir. Bu yıllarda derslerinin dışında sosyoloji ve felsefeyle ilgili kitaplar okumanın yanında birçok da şiir yazmıştır. Kendisi bu dönemi için “Şiir zaman zaman beni yoklayan bir heves gibiydi. Kendimi ona verdiğim söylenemezdi. Okumam hasbiydi. Yani şiir ya da bir şeyler yazmak için şiir okumuyordum. Ruhî ihtiyacımdı okumamın tek sebebi.” ifadelerini kullanmıştır.
Sezai Karakoç’un Rüzgar, İşaret, Monna Rosa şiirleri Hisar dergisinde, Yağmur Duası şiiri ise Mülkiye dergisinde yayınlanmıştır. Bundan sonra şiir “sağnak”ları -ki kendisi her bir kitabına bir “sağnak” adını vermiştir- bir ömür devam edecektir. Fakülte yıllarında yazdığı şiirlerini zaman zaman arkadaşlarına okuyan Karakoç, çok beğenilmesine rağmen kendisi bunları yayınlamak için uygun bir yer bulamadığını belirtmiştir. Çünkü Orhan Velicileri, ruhça ve sanatça kendine uzak bulmakta, Hisar ise ideolojik hiçbir yanı olmamasına rağmen sadece tepki olarak kaldığından onlarla da tam anlamıyla kaynaşamamaktadır. Büyük Doğu’yu ise “davanın yayın organı” olarak görmektedir.
1953 yılı sonlarında İstanbul Dergisi’nde Şehrazat isimli şiiri yayımlanmış, daha sonra başka şiirleri ve bir çevirisi de aynı dergide yayımlanmıştır. Karakoç hatıralarında İstanbul Dergisi’ni, zenginlik ve baskı titizliği, yeni alanlara doğru kalemleri ve düşünceleri itmesi, aydın kitlesini büyütücü bir şekilde çalışması gibi nitelikleri bakımından başarılı bulduğunu ve tercih ettiğini belirtmiştir.
Sezai Karakoç’un bu yıllarda sıkça uğradığı mekanlardan birisi Fransız Kültür Merkezi’dir. Orada Fransızca kültür ve edebiyat dergilerini takip etmiş, pek çok çağdaş Fransız yazarının kitaplarına ulaşmış ve yararlanmıştır. Örneğin Sain-John Perse, Claudel, Max Jacop, Jean Cocteau, Henri Michaux’un eserlerini orada görüp okuduğunu ifade etmektedir.
1954’te fakülte son sınıfı tekrar okumak zorunda kalan Karakoç, bu arada sık sık Osman Yüksel’in kitabevine Necip Fazıl’ı görmeye gitmiştir. Bu yıl sonunda Şiir Sanatı adlı bir dergi çıkarmaya başlayan Karakoç, böylece ilk yayıncılık tecrübesini gerçekleştirmiştir. Karakoç dergisi için, “Yeni arayıştı. Apaçık bir red, bir protesto olmamakla birlikte, statükoyu kabul etmediği belli olan bir dergiydi” tanımlamasını yapmıştır. Dergide Cemal Süreya, Gülten Akın, Erdal Öz, Muzaffer Erdost ve Orhan Duru gibi şairlerin şiirleri yer almıştır. Dergide çok rahatsız edici olmamakla birlikte, yeni olarak nitelendirilebilecek bir dil tercihi söz konusu olduğundan Necip Fazıl derginin dilini eleştirmiştir. Dergi hakkında Nurullah Ataç da bir eleştiri yazısı yayınlamış, ancak Karakoç, Ataç’ın eleştirisini edebî bir kaygıdan değil, kendilerinin çizdiği rotada yürümeyecek yeni bir neslin gelişini sezinlemeye bağlı huzursuzluğundan olduğunu belirtmiştir. Dergi sadece iki sayı yayınlanabilmiştir. Karakoç’un şiirleri ise İstanbul Dergisi’nde yayımlanmaya devam etmiştir.
Fakülte bitince memuriyete başlayan Karakoç, önce Ankara’da ardından 15 Aralık 1955’te İstanbul’a giderek görevine başlamıştır. Bu arada günlük olarak yayınlanan Büyük Doğu’nun haftada bir çıkan sanat-edebiyat sayfasını yönetmiştir. Bu dönemde Monna Rosa tekrardan ve Yanlış Tren isimli bir şiiri Büyük Doğu’da yayımlanmıştır. Ancak bir süre sonra Necip Fazıl ile aralarında ortaya çıkan kırgınlık nedeniyle birkaç yıl kendisiyle görüşmemiştir.
Bu dönem yazdığı “Kan İçinde Güneş” şiiri İstanbul Dergisi’nde yayımlanmıştır.
1957 yılı İkinci Yeni akımının hakim olduğu bir yıldır. Bu yıl Karakoç da İkinci Yeni’nin yayın organı durumunda olan Pazar Postası’nda Balkon şiiriyle yer almıştır. Cemal Süreya, yayımlanan bu şiiri kendisinden habersiz göndermiştir. Karakoç fikren tam anlamıyla örtüşmediği sağcı dergilere bile şiir vermekten imtina ederken, sol bir dergiye şiir vermeyi prensiplerine aykırı bulmuş ve Cemal Süreya’ya kızmıştır. Önce sert tepki vermesine rağmen, bu tavrı zamanla yumuşamış ve Pazar Postası’nın yazı ailesinden biri olmuştur. Pazar Postası’nda Sezai Karakoç’un toplam 19 eseri (şiir ve yazı) yayımlanmıştır. Bu süreçten dolayı Karakoç’un İkinci Yeni şairleri arasında ismi anılır. Ancak zamanla onun bir yol ayrımı yaşadığı da göz ardı edilemez. Kendisi “Başlangıçta sanat planında, görünüşte çok yakın bir noktadan çıktığım arkadaşlardan şiirim uzaklaşıyor. Ses ve biçim, motifler ve imajlarda, başlangıçta çok yakın olduğumuz şair arkadaşlardan gittikçe o biçimi dolduran ve o sesi fırlatan var oluşu idrâk farkı yüzünden ayrılıyorum.” ifadesiyle, İkinci Yeni içerisindeki yeri konusunda en doğru tesbiti yapmış olmaktadır. 1958’de hiç de istemediği halde bir polemiğin başrolünde olan Karakoç’un Pazar Postası serüveni bu şekilde noktalanmıştır.
1959’da Türk Yurdu dergisinde bir şiiri yayımlanmıştır. 1956’dan beri yayına ara veren Büyük Doğu 1959 da yeniden çıkmaya başlamıştır. Nurettin Topçu, Nihal Atsız, Peyami Safa Büyük Doğu’da yazmaktadır. Dergi çıkmaya devam ederken tüm yazarları hakkında dava açılmış, bunun üzerine Karakoç da mahkemeye gitmiş, bir kırgınlık nedeniyle üç yıldır görüşmediği Necip Fazıl onun gelişine memnun olmuştur. Yine bu yıl ilk şiir kitabı Körfez yayımlanmıştır.
Fikrî yapısı olgunlaşan Karakoç, öteden beri istediği dergi çıkarma hedefini 1960 baharında Diriliş ile gerçekleştirmiştir. 27 Mayıs ihtilalinin arefesinde çıkan dergi, Nisan ve Mayıs aylarında iki sayı çıkmış ve ihtilal yüzünden yayına devam edememiştir.
Bu dönemde askerlik görevini yerine getiren Karakoç, dönüşte 1962 başlarında Süleyman Yalçın, İsmail Dayı ve daha birkaç kişiyle birlikte Beyazıt’ta Aydınlar Ocağı Lokalini kurmuşlardır. Kahvehane fonksiyonunu da yerine getiren bu mekânı, seminerler ve çeşitli programlar için de kullanmışlardır. Burada en sık konuşanlardan birisi Nurettin Topçu’dur. Necip Fazıl bir gün, İhsan Sabri Çağlayangil’i konuşmacı olarak getirmiş, Karakoç böylece onunla da tanışma fırsatı bulmuştur. Karakoç’un aynı yıl ikinci kitabı Şahdamar yayımlanmıştır. Bu arada memuriyeti gereği Anadolu’yu dolaşmaktadır. Bu dönemde pek düzenli olmamakla birlikte Yeni İstiklâl’de yazıları çıkmıştır. 16 Aralık 1963’ten itibaren Yeni İstanbul gazetesinde “Farklar” sütununda günlük yazılar yazmaya başlamıştır. Bu dönemde düşünce farklılığına rağmen Cemal Süreya ve Doğan Yel, Karakoç’un sık görüştüğü dostlarındandır. Yazıları çok beğenilmesine rağmen, gazetenin sürekli zarar etmesi ve kısmen de memuriyetinin etkisiyle Karakoç bu köşe yazarlığını bırakmıştır. 11 Haziran 1965 tarihinde istifa ederek memuriyetten ayrılan Karakoç, dergilerde şiir ve yazılar yayımlamanın ötesinde bir şeyler yapmak istemiş, ancak maddî birikiminin olmaması nedeniyle sıkıntılı günler geçirmiştir. Fakat kısa süre sonra yakın arkadaşlarından birinden aldığı borçla Mart 1966’da Diriliş’i yeniden çıkarmaya başlamış; Mart 1967’de ise kapatmak durumunda kalmıştır. Bu arada İslâmın Dirilişi ve İslâm Toplumunun Ekonomik Strüktürü adlı kitaplarını yayımlanıştır. İslâm, Farklar, Diriliş Çevresinde isimli üç eseri ise önce Yazılar adı altında tek kitap halinde basılmıştır. Bu sıkıntılı dönemlerinde şiir onun için hep gerçek bir sığınak olmuştur.
Temmuz 1967’de yeniden çıkmaya başlayan Büyük Doğu’da Necip Fazıl’ın ısrarı üzerine tekrar yazmaya başlamıştır. Bu dönemdeki yazılarının kitaplaşmasıyla da Kıyamet Aşısı adlı kitabı ortaya çıkmıştır.
4 Aralık 1967’den itibaren Babıalide Sabah gazetesine başlayan Karakoç, on ay süreyle “Sütun” başlığı altında yazılar yazmıştır. Bu dönemde daha çok tanınan Karakoç’a 1968 yılında Milli Türk Talebe Birliği “Milli Hizmet Armağanı”nı vermiştir.
1968 sonbaharında Babıalide Sabah gazetesinin maddî kriz içerisine girmesiyle bu gazeteden ayrılmak zorunda kalmış olan Karakoç’un, Mağara ve Işık, Gül Muştusu kitapları da bu sıralarda basılmıştır.
Karakoç 1969’un Ekim ayında Diriliş’i tekrar çıkarmaya başlamıştır. Bu yeni yayın döneminde Diriliş’i 126 sayı çıkaran Karakoç, yine maddî sıkıntılar nedeniyle 1971’de bu derginin yayın hayatına bir daha ara vermek durumunda kalmıştır.
1971’de Ankara’ya gelmiş olan Karakoç, Mâliye Bakanlığı’ndaki gelirler kontrolörlüğü görevine tekrar dönmüş, 1973’te ise bir daha dönmemek üzere bu görevden ayrılmıştır. Bu sırada hiç istemediği halde Milli Gazete’de (Sûr başlıklı) köşe yazarlığına başlamıştır.
Karakoç, 1974’te Diriliş’i tekrar yayınlamaya başlamıştır. Bu dönemde kitaplarını da Diriliş Yayınları olarak basılmaya başlanmıştır. Diriliş, 1974-76 arası 18 sayı düzenli olarak çıkmış, daha sonra gazeteye dönüşmüştür. Bu durum 1978’e kadar devam etmiştir.
Kısa bir aradan sonra Ekim 1979- Eylül 1980 arasında 12 sayı olarak çıkmıştır. İki buçuk yıllık bir aradan sonra Ocak 1983’te Diriliş’in yeni bir dönemi başlar. 7 Ocak 1983 ile 17 Haziran 1983 tarihleri arasında günlük gazete olarak çıkar.
25 Temmuz 1988’de Diriliş haftalık olarak çıkmaya başlar. Zaman zaman bazı teklemelerle devam eden bu süreç Diriliş’in 5 Şubat 1992’de çıkan sayısıyla bu dönemi de kapatmıştır. O tarihten bu güne de bir daha görünmemiştir. Sezai Karakoç, “Hâtıralar”ını Diriliş’in bu son döneminde yayınlamaya başlamıştır. Ancak Diriliş’in yayın hayatına ara, belki de son vermesiyle 1974 yılından sonraki hayat hikâyesini kendi kaleminden ayrıntılı olarak öğrenme şansından yoksunuz. Bildiğimiz kadarıyla Karakoç, son otuz yılını Diriliş’i ve kendi eserlerini çıkarmakla geçirmiştir.
Karakoç, 1988’de Türkiye Yazarlar Birliği tarfından fikir, sanat ve kültür hayatımıza uzun süreli hizmetlerinden dolayı yılın üstün başarılı şahsiyeti seçilmiştir. Karakoç, daha önce de belirttiğimiz gibi, 1990’da da Diriliş Partisi’ni kurmuş, ancak bu çok yadırganmış, hatta eleştirilmiştir. Bunu, onun kendisiyle çelişkili bir davranış olarak yorumlayanlar da olmuştur. Ancak Karakoç, parti kurma düşüncesinin birdenbire ortaya çıkmadığını, bunun Diriliş düşüncesinin bir aşaması olduğunu ifade etmiştir. Ayrıca Diriliş dergisinde, toplum hakkındaki düşüncelerin teoride kalmamasının esas olduğu için, böyle bir girişimin büyük bir zaruret olduğunu belirtmiştir.
Kültür Bakanlığı 2007 yılı kültür-sanat alanındaki büyük ödülün Sezai karakoç'a verilmesini uygun görmüştür. Karakoç ödülü kabul etmiş ancak ödülün yanısıra takdim edilen maddi meblağı kültürel alanda kullanılmak üzere Kültür Bakanlığı'na bırakmıştır.
Bkz.Münire Kevser Baş, Diriliş Taşları, Lotus yayınları Ank 2008, s.17-24.
Sezai Karakoç, 22 Ocak 1933 tarihinde Diyarbakır’ın Ergani ilçesinde doğmuştur. Çocukluğu, babasının işi sebebiyle çeşitli yerlerde geçmiş olan Sezai Karakoç, ilkokulu Ergani’de (1944), ortaokulu Maraş’ta (1947), liseyi de Gaziantep Lisesi’nde (1950) okumuştur. Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin Maliye Şubesi’nden 1955’te mezun olan Sezai Karakoç, Maliye Bakanlığı Hazine Genel Müdürlüğü Dış Tediyeler Muvazenesi kısmında memuriyete başlamıştır. 1956’da Maliye Müfettiş Yardımcılığı görevine atanan Karakoç, 3 Şubat 1956’da gelirler kontrolörü olarak İstanbul’a tayin olmuştur. Bir ara Ankara’ya dönmüşse de, görevine İstanbul’da devam etmiştir. Bu görevi sırasında çıktığı turneler vesilesiyle Anadolu’yu yakından tanıma imkânına sahip olmuş, 21 Haziran 1973 tarihinde bir daha dönmemek üzere memuriyetten ayrılmıştır. 26 Mart 1990’da Diriliş Partisi’ni (DİRİP) kurmuş olan Sezai Karakoç, yedi yıl bu partinin genel başkanlığını yürütmüş, ancak partisi iki kez üst üste seçimlere katılmadığı için yasa gereği 19 Mart 1997’de kapatılmıştır. Karakoç’un hayatında önemli dönüm noktalarından birisi, Büyük Doğu ile tanışmasıdır. İfadelerine göre bu tanışma henüz ortaokuldayken bir hafta sonu çarşıda gezdiği sırada olmuştur. Büyük Doğu’nun “bir nâr-ı beyzâ” gibi çıkacağını ilan eden afişi gören Karakoç, Büyük Doğu ile bu afiş vesilesiyle tanışmış olduğunu belirtmiştir. Liseyi bitirdikten sonra kendi imkânları yüksek öğrenim yapmak için yeterli olmayan Karakoç, aslında felsefe veya ilâhiyat okuma arzusuna rağmen Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin bursluluk sınavına girmiş ve kazanmıştır. İlk İstanbul ziyaretinde Necip Fazıl’ı arayan Karakoç, onunla sohbet etme fırsatı bulmuş, bundan sonra da görüşmeleri hep devam etmiştir. 1950 Kasımında Mülkiye Mektebi’ne başlayan Karakoç, Ankara’da bulunan Necip Fazıl’ı sık sık dinlemeye gitmiştir. Bu yıllarda derslerinin dışında sosyoloji ve felsefeyle ilgili kitaplar okumanın yanında birçok da şiir yazmıştır. Kendisi bu dönemi için “Şiir zaman zaman beni yoklayan bir heves gibiydi. Kendimi ona verdiğim söylenemezdi. Okumam hasbiydi. Yani şiir ya da bir şeyler yazmak için şiir okumuyordum. Ruhî ihtiyacımdı okumamın tek sebebi.” ifadelerini kullanmıştır. Sezai Karakoç’un Rüzgar, İşaret, Monna Rosa şiirleri Hisar dergisinde, Yağmur Duası şiiri ise Mülkiye dergisinde yayınlanmıştır. Bundan sonra şiir “sağnak”ları -ki kendisi her bir kitabına bir “sağnak” adını vermiştir- bir ömür devam edecektir. Fakülte yıllarında yazdığı şiirlerini zaman zaman arkadaşlarına okuyan Karakoç, çok beğenilmesine rağmen kendisi bunları yayınlamak için uygun bir yer bulamadığını belirtmiştir. Çünkü Orhan Velicileri, ruhça ve sanatça kendine uzak bulmakta, Hisar ise ideolojik hiçbir yanı olmamasına rağmen sadece tepki olarak kaldığından onlarla da tam anlamıyla kaynaşamamaktadır. Büyük Doğu’yu ise “davanın yayın organı” olarak görmektedir. 1953 yılı sonlarında İstanbul Dergisi’nde Şehrazat isimli şiiri yayımlanmış, daha sonra başka şiirleri ve bir çevirisi de aynı dergide yayımlanmıştır. Karakoç hatıralarında İstanbul Dergisi’ni, zenginlik ve baskı titizliği, yeni alanlara doğru kalemleri ve düşünceleri itmesi, aydın kitlesini büyütücü bir şekilde çalışması gibi nitelikleri bakımından başarılı bulduğunu ve tercih ettiğini belirtmiştir. Sezai Karakoç’un bu yıllarda sıkça uğradığı mekanlardan birisi Fransız Kültür Merkezi’dir. Orada Fransızca kültür ve edebiyat dergilerini takip etmiş, pek çok çağdaş Fransız yazarının kitaplarına ulaşmış ve yararlanmıştır. Örneğin Sain-John Perse, Claudel, Max Jacop, Jean Cocteau, Henri Michaux’un eserlerini orada görüp okuduğunu ifade etmektedir. 1954’te fakülte son sınıfı tekrar okumak zorunda kalan Karakoç, bu arada sık sık Osman Yüksel’in kitabevine Necip Fazıl’ı görmeye gitmiştir. Bu yıl sonunda Şiir Sanatı adlı bir dergi çıkarmaya başlayan Karakoç, böylece ilk yayıncılık tecrübesini gerçekleştirmiştir. Karakoç dergisi için, “Yeni arayıştı. Apaçık bir red, bir protesto olmamakla birlikte, statükoyu kabul etmediği belli olan bir dergiydi” tanımlamasını yapmıştır. Dergide Cemal Süreya, Gülten Akın, Erdal Öz, Muzaffer Erdost ve Orhan Duru gibi şairlerin şiirleri yer almıştır. Dergide çok rahatsız edici olmamakla birlikte, yeni olarak nitelendirilebilecek bir dil tercihi söz konusu olduğundan Necip Fazıl derginin dilini eleştirmiştir. Dergi hakkında Nurullah Ataç da bir eleştiri yazısı yayınlamış, ancak Karakoç, Ataç’ın eleştirisini edebî bir kaygıdan değil, kendilerinin çizdiği rotada yürümeyecek yeni bir neslin gelişini sezinlemeye bağlı huzursuzluğundan olduğunu belirtmiştir. Dergi sadece iki sayı yayınlanabilmiştir. Karakoç’un şiirleri ise İstanbul Dergisi’nde yayımlanmaya devam etmiştir. Fakülte bitince memuriyete başlayan Karakoç, önce Ankara’da ardından 15 Aralık 1955’te İstanbul’a giderek görevine başlamıştır. Bu arada günlük olarak yayınlanan Büyük Doğu’nun haftada bir çıkan sanat-edebiyat sayfasını yönetmiştir. Bu dönemde Monna Rosa tekrardan ve Yanlış Tren isimli bir şiiri Büyük Doğu’da yayımlanmıştır. Ancak bir süre sonra Necip Fazıl ile aralarında ortaya çıkan kırgınlık nedeniyle birkaç yıl kendisiyle görüşmemiştir. Bu dönem yazdığı “Kan İçinde Güneş” şiiri İstanbul Dergisi’nde yayımlanmıştır. 1957 yılı İkinci Yeni akımının hakim olduğu bir yıldır. Bu yıl Karakoç da İkinci Yeni’nin yayın organı durumunda olan Pazar Postası’nda Balkon şiiriyle yer almıştır. Cemal Süreya, yayımlanan bu şiiri kendisinden habersiz göndermiştir. Karakoç fikren tam anlamıyla örtüşmediği sağcı dergilere bile şiir vermekten imtina ederken, sol bir dergiye şiir vermeyi prensiplerine aykırı bulmuş ve Cemal Süreya’ya kızmıştır. Önce sert tepki vermesine rağmen, bu tavrı zamanla yumuşamış ve Pazar Postası’nın yazı ailesinden biri olmuştur. Pazar Postası’nda Sezai Karakoç’un toplam 19 eseri (şiir ve yazı) yayımlanmıştır. Bu süreçten dolayı Karakoç’un İkinci Yeni şairleri arasında ismi anılır. Ancak zamanla onun bir yol ayrımı yaşadığı da göz ardı edilemez. Kendisi “Başlangıçta sanat planında, görünüşte çok yakın bir noktadan çıktığım arkadaşlardan şiirim uzaklaşıyor. Ses ve biçim, motifler ve imajlarda, başlangıçta çok yakın olduğumuz şair arkadaşlardan gittikçe o biçimi dolduran ve o sesi fırlatan var oluşu idrâk farkı yüzünden ayrılıyorum.” ifadesiyle, İkinci Yeni içerisindeki yeri konusunda en doğru tesbiti yapmış olmaktadır. 1958’de hiç de istemediği halde bir polemiğin başrolünde olan Karakoç’un Pazar Postası serüveni bu şekilde noktalanmıştır. 1959’da Türk Yurdu dergisinde bir şiiri yayımlanmıştır. 1956’dan beri yayına ara veren Büyük Doğu 1959 da yeniden çıkmaya başlamıştır. Nurettin Topçu, Nihal Atsız, Peyami Safa Büyük Doğu’da yazmaktadır. Dergi çıkmaya devam ederken tüm yazarları hakkında dava açılmış, bunun üzerine Karakoç da mahkemeye gitmiş, bir kırgınlık nedeniyle üç yıldır görüşmediği Necip Fazıl onun gelişine memnun olmuştur. Yine bu yıl ilk şiir kitabı Körfez yayımlanmıştır. Fikrî yapısı olgunlaşan Karakoç, öteden beri istediği dergi çıkarma hedefini 1960 baharında Diriliş ile gerçekleştirmiştir. 27 Mayıs ihtilalinin arefesinde çıkan dergi, Nisan ve Mayıs aylarında iki sayı çıkmış ve ihtilal yüzünden yayına devam edememiştir. Bu dönemde askerlik görevini yerine getiren Karakoç, dönüşte 1962 başlarında Süleyman Yalçın, İsmail Dayı ve daha birkaç kişiyle birlikte Beyazıt’ta Aydınlar Ocağı Lokalini kurmuşlardır. Kahvehane fonksiyonunu da yerine getiren bu mekânı, seminerler ve çeşitli programlar için de kullanmışlardır. Burada en sık konuşanlardan birisi Nurettin Topçu’dur. Necip Fazıl bir gün, İhsan Sabri Çağlayangil’i konuşmacı olarak getirmiş, Karakoç böylece onunla da tanışma fırsatı bulmuştur. Karakoç’un aynı yıl ikinci kitabı Şahdamar yayımlanmıştır. Bu arada memuriyeti gereği Anadolu’yu dolaşmaktadır. Bu dönemde pek düzenli olmamakla birlikte Yeni İstiklâl’de yazıları çıkmıştır. 16 Aralık 1963’ten itibaren Yeni İstanbul gazetesinde “Farklar” sütununda günlük yazılar yazmaya başlamıştır. Bu dönemde düşünce farklılığına rağmen Cemal Süreya ve Doğan Yel, Karakoç’un sık görüştüğü dostlarındandır. Yazıları çok beğenilmesine rağmen, gazetenin sürekli zarar etmesi ve kısmen de memuriyetinin etkisiyle Karakoç bu köşe yazarlığını bırakmıştır. 11 Haziran 1965 tarihinde istifa ederek memuriyetten ayrılan Karakoç, dergilerde şiir ve yazılar yayımlamanın ötesinde bir şeyler yapmak istemiş, ancak maddî birikiminin olmaması nedeniyle sıkıntılı günler geçirmiştir. Fakat kısa süre sonra yakın arkadaşlarından birinden aldığı borçla Mart 1966’da Diriliş’i yeniden çıkarmaya başlamış; Mart 1967’de ise kapatmak durumunda kalmıştır. Bu arada İslâmın Dirilişi ve İslâm Toplumunun Ekonomik Strüktürü adlı kitaplarını yayımlanıştır. İslâm, Farklar, Diriliş Çevresinde isimli üç eseri ise önce Yazılar adı altında tek kitap halinde basılmıştır. Bu sıkıntılı dönemlerinde şiir onun için hep gerçek bir sığınak olmuştur. Temmuz 1967’de yeniden çıkmaya başlayan Büyük Doğu’da Necip Fazıl’ın ısrarı üzerine tekrar yazmaya başlamıştır. Bu dönemdeki yazılarının kitaplaşmasıyla da Kıyamet Aşısı adlı kitabı ortaya çıkmıştır. 4 Aralık 1967’den itibaren Babıalide Sabah gazetesine başlayan Karakoç, on ay süreyle “Sütun” başlığı altında yazılar yazmıştır. Bu dönemde daha çok tanınan Karakoç’a 1968 yılında Milli Türk Talebe Birliği “Milli Hizmet Armağanı”nı vermiştir. 1968 sonbaharında Babıalide Sabah gazetesinin maddî kriz içerisine girmesiyle bu gazeteden ayrılmak zorunda kalmış olan Karakoç’un, Mağara ve Işık, Gül Muştusu kitapları da bu sıralarda basılmıştır. Karakoç 1969’un Ekim ayında Diriliş’i tekrar çıkarmaya başlamıştır. Bu yeni yayın döneminde Diriliş’i 126 sayı çıkaran Karakoç, yine maddî sıkıntılar nedeniyle 1971’de bu derginin yayın hayatına bir daha ara vermek durumunda kalmıştır. 1971’de Ankara’ya gelmiş olan Karakoç, Mâliye Bakanlığı’ndaki gelirler kontrolörlüğü görevine tekrar dönmüş, 1973’te ise bir daha dönmemek üzere bu görevden ayrılmıştır. Bu sırada hiç istemediği halde Milli Gazete’de (Sûr başlıklı) köşe yazarlığına başlamıştır. Karakoç, 1974’te Diriliş’i tekrar yayınlamaya başlamıştır. Bu dönemde kitaplarını da Diriliş Yayınları olarak basılmaya başlanmıştır. Diriliş, 1974-76 arası 18 sayı düzenli olarak çıkmış, daha sonra gazeteye dönüşmüştür. Bu durum 1978’e kadar devam etmiştir. Kısa bir aradan sonra Ekim 1979- Eylül 1980 arasında 12 sayı olarak çıkmıştır. İki buçuk yıllık bir aradan sonra Ocak 1983’te Diriliş’in yeni bir dönemi başlar. 7 Ocak 1983 ile 17 Haziran 1983 tarihleri arasında günlük gazete olarak çıkar. 25 Temmuz 1988’de Diriliş haftalık olarak çıkmaya başlar. Zaman zaman bazı teklemelerle devam eden bu süreç Diriliş’in 5 Şubat 1992’de çıkan sayısıyla bu dönemi de kapatmıştır. O tarihten bu güne de bir daha görünmemiştir. Sezai Karakoç, “Hâtıralar”ını Diriliş’in bu son döneminde yayınlamaya başlamıştır. Ancak Diriliş’in yayın hayatına ara, belki de son vermesiyle 1974 yılından sonraki hayat hikâyesini kendi kaleminden ayrıntılı olarak öğrenme şansından yoksunuz. Bildiğimiz kadarıyla Karakoç, son otuz yılını Diriliş’i ve kendi eserlerini çıkarmakla geçirmiştir. Karakoç, 1988’de Türkiye Yazarlar Birliği tarfından fikir, sanat ve kültür hayatımıza uzun süreli hizmetlerinden dolayı yılın üstün başarılı şahsiyeti seçilmiştir. Karakoç, daha önce de belirttiğimiz gibi, 1990’da da Diriliş Partisi’ni kurmuş, ancak bu çok yadırganmış, hatta eleştirilmiştir. Bunu, onun kendisiyle çelişkili bir davranış olarak yorumlayanlar da olmuştur. Ancak Karakoç, parti kurma düşüncesinin birdenbire ortaya çıkmadığını, bunun Diriliş düşüncesinin bir aşaması olduğunu ifade etmiştir. Ayrıca Diriliş dergisinde, toplum hakkındaki düşüncelerin teoride kalmamasının esas olduğu için, böyle bir girişimin büyük bir zaruret olduğunu belirtmiştir. Kültür Bakanlığı 2007 yılı kültür-sanat alanındaki büyük ödülün Sezai karakoç'a verilmesini uygun görmüştür. Karakoç ödülü kabul etmiş ancak ödülün yanısıra takdim edilen maddi meblağı kültürel alanda kullanılmak üzere Kültür Bakanlığı'na bırakmıştır. Bkz.Münire Kevser Baş, Diriliş Taşları, Lotus yayınları Ank 2008, s.17-24.
Web adresi henüz eklenmemiş. Eklemek için düzenle simgesine tıklayınız.
Güncelleyen: kaynakca.info
Gönder
Daha fazla yorum getir
Eserler yükleniyor...
Ertan ÜRKMEZ
Türk-İslam Mitolojisi Bağlamında Mi'râç Motifi ve Türkiye Kültür Tarihine Yansımaları
Ankara, 2015, MASTER.
Tez
Türkçe
Tarih
Sosyoloji
Bu Tez
11
kez
görüntülendi.
Talat S. Halman
“Turkish Humanism and The Poetry of Yunus Emre”
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tarih Bölümü Tarih Araştırmaları Dergisi.
Makale
İngilizce
Bu Makale
3
kez
görüntülendi.
×
Değişiklikler