Yüzbaşı Selahattin' in romanı

Kitap Edebiyat×

Künye:

Yazarlar:

İlhan SELÇUK

Ekle

Emeği Geçenler:

Ekle

Yayın Yılı:

1988

Yayın Yeri:

İstanbul

Yayıncı:

Çağdaş Yayınları

Cilt:

Basım Kaydı:

Sayfa Sayısı:

732

ISBN:

İçerik Dosyası:

Web adresi:

Web adresi henüz eklenmemiş. Eklemek için düzenle simgesine tıklayınız.

Operatör:

Sevim Kapancı

Güncelleyen:

Zeynep Pakize Semiz

Özet:

Roman Türkiye Cumhuriyetinin ne kadar zorluklarla bu günlere geldiğini ve bağımsızlığımızın her şeyden önce geldiğini bize çarpıcı bir şekilde anlatmaktadır.
Romanın ana karakteri olan Yüzbaşı Selahattin, Türk subayının nasıl davranmasını gösteren örnek bir kişiliktir. Devletin çıkarlarını ve geleceğini her şeyden üstün tutan ve bu yolda elinden geleni yapan bir subaydır. Öyle ki birçok yetkisi olmasına rağmen bunu şahsi menfaatleri için kullanmayan bir kişiliktir. Buna örnek verecek olursak; ağabeyinin bütün birikimleri ile almış olduğu sabunlar, bulunduğu depoda kurumuş ve bu işten zarar etmiştir.Kardeşinden bu sabunları Irak’ta satarak en azından zararını karşılamasını ister. Bu isteği Mülazım Selahattin tereddütsüz reddeder. Ailesinin maddi sıkıntılar çektiğini bilsede dürüst kişiliğinden taviz vermez.
Selahattin, mütareke sürecinde gördüğü zulüm,hukuksuzluklar üzerine Anadolu’ya geçerek Milli Mücadele hareketine katılmıştır.Çünkü vatan Yüzbaşı için bir tutkudur,vatan için ölmek yüzbaşı için bir ülküdür. Vatanı tanımlarken de ‘’Vatan büyük ve müebbet bir ülkedir’’ demiştir.
Yüzbaşı Selahattin’ in kararlı olması, emir veren kişinin üst mertebeden biri dahi olsa doğru bulmadığı her durum karşısında kendi düşüncesini savunması, itaat etmeyi sevmemesi, bağımsızlık için mücadele etmesi gibi özellikleriyle Atatürk’e benzemektedir.
Romanda Yüzbaşı Selahattin’le birlikte Anadolu halkının Milli Mücadele Dönemindeki sosyal yaşamına şahit oluyoruz. (Anılarında anlattığına göre köylünün yediği arpa ekmeği ve yağı alınmış sütün yoğurdundan ibaretti. Görevli olduğu köyde bulgur ve yumurta özel günlerde yenirdi. Köylülerin evlerinde yatak yoktu, hatta köydeki bir evde tek bir oda vardı,bütün aile o odada yatıyordu.Yastık olarak da oydukları bir ağacı kullanıyorlardı.Pencerelerinde cam yoktu.Cam yerine yağlı kağıt koyuyorlardı ve lambaları yoktu.) Kendi ülkesinde böylesine sefalet çeken halkın yanında azınlıkların yaşam standartlarının ne kadar yüksek olduğunu öğreniyoruz.Öyle ki, Çanakkale’de görevliyken bir Rum köyüne gittiğinde evlerinin ve insanların giyim kuşamlarının İstanbul’daki kadar temiz, güzel olduğunu fark etmiş,ve kendi insanının halini düşünerek üzülmüştür. (Rum köyünde kilise düzenli çalışıyordu. Her gün eğlenceler düzenleniyordu, gittiği bir evde kendisine pasta ve çay ikram edilmişti) Selahattin’in Türkçülük akımına daha da bağlanmasında etkili olan hususlardan biri de budur.
Kısaca romanda sömürge hâline gelmiş olan imparatorluğun parçalanma sürecinde Anadolu’daki Milli Mücadele Hareketi’ne katılan Selahattin, Bekir Sami,Hüseyin Rahmi-genelleyecek olursak-Türk subaylarının çaresizliklerini ve bütün imkânsızlıklar karşısında Türk askerine yakışır şekilde nasıl mücadele ettiklerini görüyoruz.

Roman Türkiye Cumhuriyetinin ne kadar zorluklarla bu günlere geldiğini  ve bağımsızlığımızın her şeyden önce geldiğini bize çarpıcı bir şekilde anlatmaktadır.
  Romanın ana karakteri olan Yüzbaşı Selahattin, Türk subayının nasıl davranmasını gösteren örnek bir kişiliktir. Devletin çıkarlarını ve geleceğini her şeyden üstün tutan ve bu yolda elinden geleni yapan bir subaydır. Öyle ki birçok yetkisi olmasına rağmen bunu şahsi menfaatleri için kullanmayan bir kişiliktir. Buna örnek verecek olursak; ağabeyinin bütün birikimleri ile almış olduğu sabunlar, bulunduğu depoda kurumuş ve bu işten zarar etmiştir.Kardeşinden bu sabunları Irak’ta satarak en azından zararını karşılamasını ister. Bu isteği Mülazım Selahattin tereddütsüz reddeder. Ailesinin maddi sıkıntılar çektiğini bilsede dürüst kişiliğinden taviz vermez.
 Selahattin, mütareke sürecinde gördüğü zulüm,hukuksuzluklar üzerine Anadolu’ya geçerek Milli Mücadele hareketine katılmıştır.Çünkü vatan Yüzbaşı için bir tutkudur,vatan için ölmek yüzbaşı için bir ülküdür. Vatanı tanımlarken de ‘’Vatan büyük ve müebbet bir ülkedir’’ demiştir.
 Yüzbaşı Selahattin’ in kararlı olması, emir veren kişinin üst mertebeden biri dahi olsa doğru bulmadığı her durum karşısında kendi düşüncesini savunması,  itaat etmeyi sevmemesi, bağımsızlık için mücadele etmesi gibi özellikleriyle Atatürk’e benzemektedir.
 Romanda Yüzbaşı Selahattin’le birlikte Anadolu halkının Milli Mücadele Dönemindeki sosyal yaşamına şahit oluyoruz.  (Anılarında anlattığına göre köylünün yediği arpa ekmeği ve yağı alınmış sütün yoğurdundan ibaretti. Görevli olduğu köyde bulgur ve yumurta özel günlerde yenirdi. Köylülerin evlerinde yatak yoktu, hatta köydeki bir evde tek bir oda vardı,bütün aile o odada yatıyordu.Yastık olarak da oydukları bir ağacı kullanıyorlardı.Pencerelerinde cam yoktu.Cam yerine yağlı kağıt koyuyorlardı ve lambaları yoktu.)  Kendi ülkesinde böylesine sefalet çeken halkın yanında azınlıkların yaşam standartlarının ne kadar yüksek olduğunu öğreniyoruz.Öyle ki,  Çanakkale’de görevliyken bir Rum köyüne gittiğinde evlerinin ve insanların giyim kuşamlarının İstanbul’daki kadar temiz, güzel olduğunu fark etmiş,ve kendi insanının halini düşünerek üzülmüştür. (Rum köyünde kilise düzenli çalışıyordu. Her gün eğlenceler düzenleniyordu, gittiği bir evde kendisine pasta ve çay ikram edilmişti) Selahattin’in Türkçülük akımına daha da bağlanmasında etkili olan hususlardan biri de budur.
 Kısaca romanda sömürge hâline gelmiş olan imparatorluğun parçalanma sürecinde Anadolu’daki Milli Mücadele Hareketi’ne katılan Selahattin, Bekir Sami,Hüseyin Rahmi-genelleyecek olursak-Türk subaylarının çaresizliklerini ve bütün imkânsızlıklar karşısında Türk askerine yakışır şekilde nasıl mücadele ettiklerini görüyoruz.